Endülüslü bir çoban olan Santiago’nun gördüğü rüyayla birlikte çıktığı macera ve hayat dersi dolu bir yolculuğu anlatan “Simyacı” kitabı hakkında…
Bu yazımda Brezilyalı roman ve söz yazarı olan Paulo Coelho’nun
ünlü “Simyacı” adlı kitabını neden okumanız gerektiğinden ve kitabın genel
akışından bahsedeceğim. Paulo Coelho’nun bu ünlü kitabını yıllar önce almıştım
ve kütüphanemde sırasını bekliyordu. Bir şekilde araya kaynak yapmış olacak ki
okuma fırsatını bulmuş oldum ben de. Bununla birlikte kitaptan beklentim oldukça
düşük olacak ki, genelde çok ünlü kitaplar istenileni veremez, beni oldukça şaşırtan
ve romandaki karakterlerin sözleriyle insanı içsel bir yolculuğa çıkartan bir
kitap olduğunu söylemeliyim.
Simyacı Kitabının Konusu Ne?
Simyacı, Santiago adlı genç bir çobanın öyküsünü anlatan
basit bir kitap gibi görünüyor başlangıçta. Ancak kitabı okumaya başladığınızda
durumun bundan çok daha girift bir anlam içerdiğini görebiliyorsunuz
diyebilirim.
Santiago, özgürlüğüne düşkün ve aynı zamanda da içsel yolculuğuna
da odaklanmış bir çoban karakteri olarak karşımıza çıkıyor. Endülüs’te bir
çoban olarak hayatını sürdüren Santiago, Mısır piramitlerinde hazinesini
keşfettiği bir rüyayı birkaç defa üst üste görüyor. Bu rüya ile hayatındaki
gizi bulması gerektiğini anlayan Simyacı adlı kitabın baş karakteri Santiago,
hayatına giren kişilerle hem kendini hem de hayatın anlamını keşfetmek üzere
bir yolculuğa çıkıyor.
Kitabın Düşündürdükleri
Simyacı tek bir hikaye üzerinden işleniyor gibi görünse de
içerisindeki düşündürücü diyalogları ve masallarıyla aslında okuyucuyu felsefi
bir düşünme biçimine de yönlendiriyor. Benim açımdan en çok işlenen temalar ise
şu şekilde;
1- Kişisel Keşif: Santiago rüyasının peşinden koşarken aynı zamanda okuyucuyu da içerisine alıyor ve kişinin kendi potansiyelini keşfetmesi, sorgulaması üzerine atıflarda bulunuyor.
2- Kader ve Özgür İrade Çelişkisi: Paulo Coelho bu romanının büyük bir kısmında kader ve özgür irade kavramları üzerinde durmuş. Bunu okurken defalarca hissediyor ve bir ikilem arasında kalıyorsunuz. Baş karakterimiz Santiago da yolculuğu boyunca karşılaştığı kişilerle bu ikilem hakkında konuşuyor ve okuyucuyu düşünmeye zorluyor diyebilirim.
3- Simyacılık ve Dönüşüm İlişkisi: Simyacılıkla ilgili bu kitaptan daha önce bazı şeyler duymuş veya okumuş olabilirsiniz. Ancak isminin tersine bu roman simyacılıktan daha çok bunu bir imge olarak kullanıyor ve aslında kişinin içsel dönüşümünü, olgunlaşmasını, kişi için önemli olan değerleri keşfetmesini vurguluyor.
Sonuç olarak Simyacı gerçek anlamda benim için sadece bir
romandan olmaktan öteye geçti diyebilirim. İçerisindeki aforizmalarla beni sürekli
olarak felsefi düşünürlerin söylediklerine yönlendirdi ve zaman zaman okumaya
ara verip evdeki duvarlara bakarak dakikalarımı harcadım. Paulo Coelho kitap
boyunca yaptığı derin düşünce provokasyonlarıyla iyi iş çıkarmış, bu nedenle
Simyacı kesinlikle okunması gereken bir kitap diyebilirim. Keyifli okumalar diliyorum…
“-Peki, dünyanın en büyük yalanı ne? -Ne mi? Hayatımızın
belli bir anında, yaşamımızın denetimini elimizden kaçırırız ve bunun sonucu
olarak hayatımızın denetimi yazgının eline geçer. Dünyanın en büyük yalanı budur.”
“Gizin kökü şimdidedir; şimdiye dikkat edecek olursan, onu
iyileştirebilirsin. Ve şimdiyi iyileştirebilirsen, daha sonra gelecek olan da
iyi olacaktır. Her gün kendisiyle birlikte ebediyeti getirir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder