Bu yazımda size
dünyanın en ilginç yerlerinden biri olan Bhutan’ı anlatmak istiyorum.
Himalayalar’da bulunan ortalama 700 bin nüfuslu bir ülkecikten ve yarattıkları
büyük farklardan…
Peki ya neden
başlıkta “Gürleyen Ejderhalar Ülkesi” yazdım? Çünkü ülkenin resmi adı Bhutan
olsa da yerel adı “ Druk Yul” yani “Gürleyen Ejderhalar Ülkesi” veya başka
kaynaklarda görebileceğiniz gibi “Barışçıl Ejderhanın Ülkesi” olarak geçmekte. Hindistan’dan
bağımsızlığını 1949 almıştır. Kapakta gördüğünüz bayrağın da elbet bir anlamı
var, sarı renk krallığı turuncu renk Budizm'i ve ortadaki ejderha ise ülkeyi
temsil ediyor. Ejderhanın beyaz olması ise huzuru, saflığı ve barışı temsil etmesinden
kaynaklanıyor.
Vurgulamak
istediğim asıl meseleye gelmeden önce Bhutan ile ilgili bana değişik gelen
birkaç bilgiyi paylaşmak istiyorum. Bhutan televizyon yayını vermeye 1999’da
başlayarak en son televizyon yayını veren ülke olmuş. Ülkenin büyük çoğunluğu
genç nüfustan oluşuyor. Monarşi ile yönetiliyor ve krallar 65 yaşlarına
geldiklerinde emekli olmak zorunda kalıyorlar. Kral demişken ülkede sadece
kralın soyadı var. Ayrıca ülkede sadece 50 kadar isim var ve bu isimlerin çoğu
cinsiyetsiz, insanlar daha çok baba adı, doğum yeri ve meslekleri ile ayırt
ediliyorlar. Ülkenin büyük bir kısmı tarım ve sanayi sektöründe çalışıyor.
Ayrıca Bhutan’da trafik lambası yok! Yanlış yazmadım gerçekten yok. Küçük bir
ülke olmasının da bunda bir payı var elbet fakat 46 binden fazla araç trafik
ışıkları olmadan ülke içerisinde dolaşabiliyor. Bhutan bu konuda elektrikli
araçlara yönelik destekler veriyor ve 8 yaşından büyük bir aracı ülke
içerisinde kullanamıyorsunuz. Hava kirliliği konusunda oldukça hassas bir ülke
bu konuya birazdan değineceğim. Son olarak belirtmek istiyorum eğitim ve sağlık
tamamen ücretsiz devlet tarafından karşılanmakta.
Turistlerin
gözünden biraz Bhutan’ı görmek isterseniz, baştan söylemeliyim ki sadece zengin
turistleri kabul ediyorlar. J
Ülkenin doğal güzelliklerini korumak amacıyla sınırlı sayıda turist kabul
ediyorlar ve bu turistlerin de döviz bırakmalarını istiyorlar. Antalya’dan bile
küçük bir ülke için bu durum kabul edilebilir diye düşünüyorum. En çok Japonya
ve Amerika’dan turist gitmekte Bhutan’a fakat her yıl Türkiye’den de 300'den
fazla kişi gitmekte özellikle son senelerde. Turistlerin en gözde mekânı ise “Paro
Taktsang” yani “Kaplan Yuvası Manastırı”, yukarıda gördüğünüz bu manastıra
çıkması bile ortalama 3 saat alabiliyor. Manastırın içine telefon, kamera ve
fotoğraf makinası gibi cihazlar sokmak ise yasak. Peki bunları anlattıktan sonra “Para sıkıntı
değil de nasıl gidiyoruz?” diyen varsa diye anlatayım, Bhutan’a gitmek için
önce uçak ile Yeni Delhi’ye yani Hindistan’ın başkentine gitmeniz gerekmekte,
sonrasında Bhutan’a giden iki havayolu şirketinden biriyle Paro Havaalanı’na
gidebilirsiniz. Ayrıca bu uçuş sırasında dünyanın en büyük 4 zirvesini de görme
şansına sahipsiniz.
Şimdi gelelim asıl
konuya, bu ülkeyi tanıtmamdaki en büyük sebebime. Bhutan yeşile çok önem veren
bir ülke. Öylesine önem veriyorlar ki anayasalarında yüz ölçümlerinin minimum
yüzde 60’ının yeşil olmasının gerektiğine dair bir kanun var ve şu an yüzde 70’i
yeşil. Böcek ilacı, suni gübre yok, çirkin bir yapılaşma yok, bunların aksine
dünyanın büyük bir kısmında bulunmayan biyolojik bir çeşitlilik var. Yaptıkları
biyolojik koridorlar da bunun bir göstergesi. Dünyada saldıkları karbondan daha
fazla oksijen üreten tek ülke Bhutan. Yani karbon negatif bir ülkeden
bahsediyorum, bu konuda yürüttükleri tonla projeleri var. Bu ülke ile ilgili
daha fazlasını Bhutan Başbakanının yaptığı bu konuşmayı izleyerek
öğrenebilirsiniz. Bence şu anda dünyamızın değerini en çok bilen ülkelerden
birisi Bhutan, bu ülkeden öğrenilmesi gereken çok şey var. Kendimize de
sormamız gereken bir soru var.
“Bugün
yaşadığın Dünya için ne yaptın?”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder